28 Aralık 2014 Pazar

İstanbul Metrosunda 2033 İmtihanı ve Makarna Napoliten



2 gün önce kız kardeşimin profesyonel olarak yaptığı iş olan sınavlar kovalamak durumlarından biri olan yapı kredi gişe görevlisi sınavı vardı İstanbul'da. Ben de onunla birlikte gittim. Yalova'dan ido'yla Yenikapıya geçtik.Oradan da metroyla Levent'e gittik. Ben en son istanbul'a geçen yıl balayında gitmiştim. Gidilesi mantıklı yerleri gezdik gördük; taksim,sultanahmet,eminönü.Oraya dair en büyük anılarımda aşırı kalabalık olması vardı. Ama cuma günü levent'te plazalarda gördüğüm kalabalık benim hafızamın yanında hiç bir şeymiş.

Yenikapı metrosundan Levent'e gitmek için çabaladığımız harika dakikalardan bahsetmek istiyorum.Normal bir metro sistemi değil bu adeta metro 2033. Oyundaki yaratıklar da burada kart dolum makineleri oluyor. Çünkü ne jeton alabildik ne kart doldurabildik. Ne güvenlik yardım etti ne insanlar. Hatta 3 adet "kızım bana şunu dolduruver"ci teyzeyi başımızdan savmak zorunda kaldık. Sanki kendimize hayrımız var da. Allahtan bu gibi durumlar için çantamda teyze savar taşıyorum.Nereye gideceğimizi bulmak için önce metroya girmek gerekiyor. Metroya girebilmek için kart doldurmak. Biz sadece kart alma aşamasını geçebildik. Nasıl dolduracağımızı çözemedik.İzmir de 100 yaş üstü için gayet açıklayıcı olan bir kart dolum makinesi var. İstanbuldaki makinelerde hiçbir yönerge yok; adeta "beceremiyorsan siktir git zaten kalabalığız,pis köylü der" gibi bakıyor insana. Duruşu bile aşağılıyor. Yardım istediklerimiz de turist çıkıyor şansımıza. O anda kızkardeşim ve ben beyin iflası yaşadık. Kart dolum makinelerinden hızlı hızlı bipbipbip sesi geliyor. Her tarafımızdaki turnikelerden basılan kartlardan bibibip bibibip şeklinde aralıklı ve bitmeyen ses var. İnsan sesleri,ayak sesleri,metro sesi,turnike sesi. Ama mantığın sesi yok. Bizde kitlendik. O bana baktı ben ona. Takribi 5 dakika bakışma meditasyonu yaptıktan sonra hareket etmeye karar verdik. Kimse gideyim de şu bakışanlara yardım edeyim demeyecekti. Bir şekilde metroya binmeyi başardık.Gerçi metro değil adeta Nişantaşı Üniversitesi Servisine binmiştik. O nasıl bir reklam anlayışı anlamadım. Reklamı bir yerelere yapıştırırsın. Bunlar metroya reklamı "giydirmiş"

Kızcağızı yapı Kredi binasına bırakınca ben de 1buçuk saatlik sınav süresini geçirmek için oralarda bulunan bir avm ye girmek durumunda kaldım.Karşıdan karşıya geçerken animelerde gördüğüm cinsten bir yaya geçidinde sanki tokyodaymışım gibi bir kalabalığın arasında kalakaldım. Korkunçtu. Neredeyse "Hello Malatya ne var ne yok orda" şarkısını söyleyecek duygu durumundaydım.
(geçtiğim yaya geçidi aşırı temsili)

Kendi evimin yanında özdilek var benim. İstanbula gidip özdilekte 3 saat geçirmek planladığım son şeydi. Ama sınav uzadı ve hayatımda yaptığım en detaylı avm tripini yaptım. Reklamlarından dolayı tiksinti gelen bu yere gitmeyi aklımdan bile geçirmemiştim. Ama kulp bulduğum , eleştirdiğim her şey gibi bunu da yaşadım çok şükür.
                                                          İşte ÖZDİLEKPAKİSTANDA:
                                                                      (temsili değil)

Biliyorsunuz avmler ışık almıyor. ve ben bir gün önce 4-5 saat uyumuştum. Bir de feribottan inip oraya gittiğim için beynimin %99 u sudan ibaretti o anda.Realite bana çok uzak gelmeye başlıyordu. 2 buçuk saat gezdikten sonra biraz oturmaya karar verdim çünkü English Home mağazasındaki yataklardan birinde uyumaya çalışırken buldum kendimi.Bu yüzden ara kattaki yumuşak kadife koltuklardan birinde, alışverişten kendini kaybetmiş diğer kadınların onları bekleyen kocaları gibi oturmaya başladım.Orada adeta kendimin kocasıydım. Ne bok yemeye bu kadar yürümüştüm,sanki bir ihtiyacım mı vardı,çabuk olsaydım,kahvede arkadaşlar bekliyordu... Bu bir mübalağa değil. Nerede olduğumu ve kim olduğumu bilmiyordum. Neden bir avmdeydim?
Zor bela birini beklediğimi hatırladım. Muhtemelen o beklediğim kişiyle ev dediğimiz barınağa gidecektik. Peki bu barınak neredeydi? İşte asıl mücadele burda başladı. Alnımdan terler akacak derecede zorlandıktan sonra evimin deniz olan bir şehirde bir manifaturacının yanında olduğunu ve odamın pembe olduğunu hatırladım.

Bu bilgiler tarhana olmuş bir beynin eseri. Çünkü yanında manifaturacı olan ev öğrenciyken kaldığım evdi,pembe oda ise bekarkenki odamın rengiydi. Şu andaki evim denizi olan bir yerde.Yani totalde 3 farklı ev özelliği içieren bir ev uydurmuşum.Allak bulak bir sonuç, tabi bunu 5-10 dakika sonra anladım. bir mall da mal gibi bir hale gelmiştim. O anda insanlardan tiksindim hepsi alışveriş felan yapıyordu pislikler. Her taraf UGG botlu kızlar,aralık ayında tişört giymiş manyak avm çalışanları ve torunlarını vga kamerayla çekmeye çalışan dedeler kaynıyordu.Benim elimde de kocaman bir mango poşeti vardı sanki mangodan dünyayı almıştım ama aslında içinde 16 kglık bir palto vardı. Onu adeta sürüklüyordum. Allahtan o sırada kardeşim aradı ve çıktığını yanıma geldiğini söyledi. 15 Dakika realiteye zar zor tutunarak yaşamımı sürdürdüm. Tanıdık bir yüz bana iyi gelecekti. Ama geldiği gibi onun da avm virüsüne kapıldığını anladım. Aşırı sıcaklamış,kendinden geçmiş ve yanından geçtiği 25 mtlik ışıl ışıl yılbaşı ağacını görmediğini iddaa ediyordu. İyice balataları sıyırmıştık.Bana adeta bir ağaç ateyizi gibi ağaç yok diyordu. Gösterince şok oldu gariban. O gün tamamen koşturmacayla geçti. Benim için o şehrin yeni adı "koşcanbul"

tabi ki günün menüsünde de koşturmacayla geçen her günün mecburi kahramanı Makarna Napoliten vardı:

Kaç kişilik:3-4

Malzemeler:
Yarım pırasanın beyaz yerleri
1-2 yemek kaşığı kıyma
2 domates
2 kaşık salça
2-3 yemek kaşığı zeytinyağı
Karabiber
Tuz
Sıcak su
1 paket makarna

Yapılışı:
Isınan zeytinyağında ince kıyılmış pırasaları öldürüp kıymayı ekliyoruz. Pırasalar öldükten sonra diğer tencerede kaynayan suya bir yemek kaşığı tuz atıp bir paket makarnayı döküyoruz.
Sosdaki kıymalar suyunu salıp çekince domatesi,salçayı, baharatları ve yarım bardak kadar sıcak suyu da ekleyip kısık ateşte kıvamını bulmaya bırakıyoruz.
Sos ile makarna birkaç dakika arayla hazır oluyor zaten.
Haşlanan makarnayı al dante kıvamındayken süzüp sos tavasında her tarafına bulanana kadar karıştırıyorz.

Sunumda akdeniz tadı olduğu için ben de zeytin ve maydonoz ekledim. Arzuya göre kaşar,parmesan vs. de ekleyebilirsiniz.

Afiyet olsun











0 yorum:

Yorum Gönder