29 Aralık 2014 Pazartesi

2014'de top trend:KREP



2014 bitmek üzere.Her yerde geçirdiğimiz yılın en iyilerine dair listeler var. Times Dergisi bu yıl en sevdiğim şarkı ve klip olan "Magic! - Rude" u yılın en kötü şarkısı seçmiş. Bu seçimi bir kız babası yapmadıysa ben de birşey bilmiyorum. Bu tarz başlıklardan en iyisi şüphesiz bugün keşfettiğim google'ın 2014 aramalarından çıkardığı istatistiklerle ilgili sayfalardı. Kaybolan malezya uçağından, Robin Williams'a İnterstellerdan,Selfie ve Flappy Bird'e liste dolup taşıyor. Hepsini ve hikayelerini merak ederseniz BURAYA tıklayarak yılın arama trendlerine ulaşabilirsiniz.

Ben de kendime dair türlü istatistikler yaptım. 2014'de en fazla yaptığım kahvaltılık krep oldu. en maksimum 15 günde bir kesin yapıldı.Ben krepin tarifini bile bilmiyordum,daha öncelerinde hiç yapmazdım. Ama bizim evde çok tutuldu bu. Bunun nedeni krepin lezzetinden çok daha öte. Ekmek alma tabusu var bu evde. Eşim de bende ekmek almaya gitmekten nefret ediyoruz.Çocukluktan gelen bir manyaklık. Ben dururken kendim mi gideyim bilmiyorum. Ama gitmek istemiyorum. Bakkal alt katımızda. Ama bu bir çözüm değil. Diğer odada da olsa o bakkal , yine alınmaz o ekmek. Tabi böyle bir manyaklık olunca sabah hiç m hiç gidilmiyor. Diyelim ki evde ekmek yok o zaman menüde sadece krep var demektir.
işte tarifi:

Malzemeler:
2 yumurta
yarım su bardağı süt
4-5 yemek kaşığı un
1 tatlı kaşığı tuz
yaklaşık iki yemek kaşığı tereyağı

Harç için:
istediğiniz tür peynir (kaşar,çeçil peyniri labneh gibi peynirler daha lezzetli olabilir)
bir tutam maydonoz

Yapılışı:
Tüm malzemeleri bir kapta karıştırıyoruz. Kıvamının kek hamurundan biraz daha yoğun olması gerekiyor. iyice karıştırıp unları parçaladıktan sonra yapışmayan bir tavaya (teflon veya seramik)
yarım yemek kaşığı tereyağı koyup eritiyoruz. Altı kısılmış sıcak tavaya krep hamurundan döküyoruz, ne kadar az dökerseniz o kadar ince, fazla dökerseniz krepler kalın olur. Yumuşak akışkan krep hamurundan döktükten sonra tavayı havaya kaldırarak daireler çizdiriyoruz. Buradaki amaç hamurun ince olabilmesi ve tavanın tüm kenarlarına kadar yayılabilmesi. Eğer yuvarlak krep kalıplarınızdan varsa tabi daha kolay olur.
Bir tarafı kuruyup göz göz olduysa pişmiş demektir. O zaman diğer tarafını tahta bir kaşıkla ucundan kaldırarak döndürüyoruz.ve çevirilen yüz için de göz göz atmasını bekleyip büyükçe yuvarlak bir tabağa krepi alıyoruz. Dİğer krep için aynı işlemleri yaparken ince ince doğranmış maydonoz ve peynirleri sıcak krepin içine  koyarak dürüm şeklinde sarıyoruz. Tüm krepler piştikten sonra sardıklarımızı 2 şer parmak kalındığında dilimleyerek asya tarzı bir sunum yapabilrsiniz. Yemesi de kolay olur.

Afiyet olsun :)





28 Aralık 2014 Pazar

İstanbul Metrosunda 2033 İmtihanı ve Makarna Napoliten



2 gün önce kız kardeşimin profesyonel olarak yaptığı iş olan sınavlar kovalamak durumlarından biri olan yapı kredi gişe görevlisi sınavı vardı İstanbul'da. Ben de onunla birlikte gittim. Yalova'dan ido'yla Yenikapıya geçtik.Oradan da metroyla Levent'e gittik. Ben en son istanbul'a geçen yıl balayında gitmiştim. Gidilesi mantıklı yerleri gezdik gördük; taksim,sultanahmet,eminönü.Oraya dair en büyük anılarımda aşırı kalabalık olması vardı. Ama cuma günü levent'te plazalarda gördüğüm kalabalık benim hafızamın yanında hiç bir şeymiş.

Yenikapı metrosundan Levent'e gitmek için çabaladığımız harika dakikalardan bahsetmek istiyorum.Normal bir metro sistemi değil bu adeta metro 2033. Oyundaki yaratıklar da burada kart dolum makineleri oluyor. Çünkü ne jeton alabildik ne kart doldurabildik. Ne güvenlik yardım etti ne insanlar. Hatta 3 adet "kızım bana şunu dolduruver"ci teyzeyi başımızdan savmak zorunda kaldık. Sanki kendimize hayrımız var da. Allahtan bu gibi durumlar için çantamda teyze savar taşıyorum.Nereye gideceğimizi bulmak için önce metroya girmek gerekiyor. Metroya girebilmek için kart doldurmak. Biz sadece kart alma aşamasını geçebildik. Nasıl dolduracağımızı çözemedik.İzmir de 100 yaş üstü için gayet açıklayıcı olan bir kart dolum makinesi var. İstanbuldaki makinelerde hiçbir yönerge yok; adeta "beceremiyorsan siktir git zaten kalabalığız,pis köylü der" gibi bakıyor insana. Duruşu bile aşağılıyor. Yardım istediklerimiz de turist çıkıyor şansımıza. O anda kızkardeşim ve ben beyin iflası yaşadık. Kart dolum makinelerinden hızlı hızlı bipbipbip sesi geliyor. Her tarafımızdaki turnikelerden basılan kartlardan bibibip bibibip şeklinde aralıklı ve bitmeyen ses var. İnsan sesleri,ayak sesleri,metro sesi,turnike sesi. Ama mantığın sesi yok. Bizde kitlendik. O bana baktı ben ona. Takribi 5 dakika bakışma meditasyonu yaptıktan sonra hareket etmeye karar verdik. Kimse gideyim de şu bakışanlara yardım edeyim demeyecekti. Bir şekilde metroya binmeyi başardık.Gerçi metro değil adeta Nişantaşı Üniversitesi Servisine binmiştik. O nasıl bir reklam anlayışı anlamadım. Reklamı bir yerelere yapıştırırsın. Bunlar metroya reklamı "giydirmiş"

Kızcağızı yapı Kredi binasına bırakınca ben de 1buçuk saatlik sınav süresini geçirmek için oralarda bulunan bir avm ye girmek durumunda kaldım.Karşıdan karşıya geçerken animelerde gördüğüm cinsten bir yaya geçidinde sanki tokyodaymışım gibi bir kalabalığın arasında kalakaldım. Korkunçtu. Neredeyse "Hello Malatya ne var ne yok orda" şarkısını söyleyecek duygu durumundaydım.
(geçtiğim yaya geçidi aşırı temsili)

Kendi evimin yanında özdilek var benim. İstanbula gidip özdilekte 3 saat geçirmek planladığım son şeydi. Ama sınav uzadı ve hayatımda yaptığım en detaylı avm tripini yaptım. Reklamlarından dolayı tiksinti gelen bu yere gitmeyi aklımdan bile geçirmemiştim. Ama kulp bulduğum , eleştirdiğim her şey gibi bunu da yaşadım çok şükür.
                                                          İşte ÖZDİLEKPAKİSTANDA:
                                                                      (temsili değil)

Biliyorsunuz avmler ışık almıyor. ve ben bir gün önce 4-5 saat uyumuştum. Bir de feribottan inip oraya gittiğim için beynimin %99 u sudan ibaretti o anda.Realite bana çok uzak gelmeye başlıyordu. 2 buçuk saat gezdikten sonra biraz oturmaya karar verdim çünkü English Home mağazasındaki yataklardan birinde uyumaya çalışırken buldum kendimi.Bu yüzden ara kattaki yumuşak kadife koltuklardan birinde, alışverişten kendini kaybetmiş diğer kadınların onları bekleyen kocaları gibi oturmaya başladım.Orada adeta kendimin kocasıydım. Ne bok yemeye bu kadar yürümüştüm,sanki bir ihtiyacım mı vardı,çabuk olsaydım,kahvede arkadaşlar bekliyordu... Bu bir mübalağa değil. Nerede olduğumu ve kim olduğumu bilmiyordum. Neden bir avmdeydim?
Zor bela birini beklediğimi hatırladım. Muhtemelen o beklediğim kişiyle ev dediğimiz barınağa gidecektik. Peki bu barınak neredeydi? İşte asıl mücadele burda başladı. Alnımdan terler akacak derecede zorlandıktan sonra evimin deniz olan bir şehirde bir manifaturacının yanında olduğunu ve odamın pembe olduğunu hatırladım.

Bu bilgiler tarhana olmuş bir beynin eseri. Çünkü yanında manifaturacı olan ev öğrenciyken kaldığım evdi,pembe oda ise bekarkenki odamın rengiydi. Şu andaki evim denizi olan bir yerde.Yani totalde 3 farklı ev özelliği içieren bir ev uydurmuşum.Allak bulak bir sonuç, tabi bunu 5-10 dakika sonra anladım. bir mall da mal gibi bir hale gelmiştim. O anda insanlardan tiksindim hepsi alışveriş felan yapıyordu pislikler. Her taraf UGG botlu kızlar,aralık ayında tişört giymiş manyak avm çalışanları ve torunlarını vga kamerayla çekmeye çalışan dedeler kaynıyordu.Benim elimde de kocaman bir mango poşeti vardı sanki mangodan dünyayı almıştım ama aslında içinde 16 kglık bir palto vardı. Onu adeta sürüklüyordum. Allahtan o sırada kardeşim aradı ve çıktığını yanıma geldiğini söyledi. 15 Dakika realiteye zar zor tutunarak yaşamımı sürdürdüm. Tanıdık bir yüz bana iyi gelecekti. Ama geldiği gibi onun da avm virüsüne kapıldığını anladım. Aşırı sıcaklamış,kendinden geçmiş ve yanından geçtiği 25 mtlik ışıl ışıl yılbaşı ağacını görmediğini iddaa ediyordu. İyice balataları sıyırmıştık.Bana adeta bir ağaç ateyizi gibi ağaç yok diyordu. Gösterince şok oldu gariban. O gün tamamen koşturmacayla geçti. Benim için o şehrin yeni adı "koşcanbul"

tabi ki günün menüsünde de koşturmacayla geçen her günün mecburi kahramanı Makarna Napoliten vardı:

Kaç kişilik:3-4

Malzemeler:
Yarım pırasanın beyaz yerleri
1-2 yemek kaşığı kıyma
2 domates
2 kaşık salça
2-3 yemek kaşığı zeytinyağı
Karabiber
Tuz
Sıcak su
1 paket makarna

Yapılışı:
Isınan zeytinyağında ince kıyılmış pırasaları öldürüp kıymayı ekliyoruz. Pırasalar öldükten sonra diğer tencerede kaynayan suya bir yemek kaşığı tuz atıp bir paket makarnayı döküyoruz.
Sosdaki kıymalar suyunu salıp çekince domatesi,salçayı, baharatları ve yarım bardak kadar sıcak suyu da ekleyip kısık ateşte kıvamını bulmaya bırakıyoruz.
Sos ile makarna birkaç dakika arayla hazır oluyor zaten.
Haşlanan makarnayı al dante kıvamındayken süzüp sos tavasında her tarafına bulanana kadar karıştırıyorz.

Sunumda akdeniz tadı olduğu için ben de zeytin ve maydonoz ekledim. Arzuya göre kaşar,parmesan vs. de ekleyebilirsiniz.

Afiyet olsun











24 Aralık 2014 Çarşamba

Menemen ve Jason Statham tarzı yaşantım





HER zamanki gibi bugun de başıma egzantrik olaylar geldi. Kapı ziliyle uyandık ve alt kattaki komsu sizin mutfaktan gaz sızıntısı var dedi. O anda çok değişik şeyler düşündüm. Gaz sıvı seklinde sızamazdı. Demek ki aşırı sıkışmış veya birikmişti.O zaman evde muazzam bir gaz var demekti ve biz neden ölmemiştik?
Benim için gerilimli dakikalar böylece başlamış oldu.Bu hayatın bana günaydın deme şekli. Genelde bu şekilde uyanıyorum. Komşum gelip boru sızıyor, gaz sızıyor,limon sıkacağı var mı, özlem özden elendi falan diyerek beni uyandırıyor her gün,sağ olsun...
Bu sabah da bilgilenince "Teşekkürler" deyip kapıyı kapattım. İçeri girdiğimde mutfak duman altıydı. Sanki; her gün kuru kuru gubara vuran dört genç dün geceden bu sabaha kadar kova çekip tiner koklamışlardı Öyle bir koku ve duman işte...
                               düşündüğüm (temsili)

Biraz zorlandım nefes alırken dedim ki "oha haberlerde gördüğümüz şeyler gerçekten varmış." Ben haber olarak show haber tercih ettiğim için haberleri realistik bulmuyorum. Genelde "Erkekler neden aldatır?, lahananın faydaları, 3 ayda 650 kilo verdi " vs. tarzı haberler var.Her şeyle alay eden stilime birebir uygun bir haber bülteni. Ama bu olay adeta bir cnn türk adeta bir ntv'ydi. 

Koşarak kocamı uyandırdım dedim "bey kalk,ÖLÜYOZ." Biraz dramatik olduğum doğru:D
Buna rağmen kocam gözünü bile açmadan gayet soğukkanlılıkla ne oldu diye sordu. Adam ne rahat ya,keşke bende böyle bir insan olsam. Çünkü birisi gelip bana"kalk ölüyoz" dese o kadar telaşlanırım ki o telaşa dayanamam ve kafama sıkarım. Ölüm riski de ortadan kalkmış olur.

Daha sonra alt kata doğru tekrar koştum. Ve doğal gaz ihbar tarzı acil bir hat olduğunu hatırladım. Sağa sola koşturup numarayı aramaya çalıştım.Çünkü ölüyodum acele etmezsem iyice ölücektim. ve kız kardeşimin,benim gibi problemli bir insanın,ihtiyacı olacağını önceden kestirip dolabıma magnetli acil durum numaraları astığını hatırladım. Kim ablasına böyle bir hediye alır ya... ben böyle bir insanım işte,insanlar mecbur kalıyor.

Oradan numarayı bulup aradım. "AlO ALO POLİS Mİ?" dedim. Adam ise "Yok hanfendü, bürası elektürük arıza ne vardı dedi?" Ya belli ki yanlış aramışım işte kapatsana, Ne vardı ne demek? Hırsız var desem gelip yakalayacak mısın elektrik teknisyeni olarak mesela?Kaçma yoksa ceryan atarım mı diyceksin hırsıza? tövbe ya...

Yani Doğal gaz ihbar hattını aramak isterken Elektrik arızayı arayıp "Polis mi?" demişim.

Sonra düzgünce aramayı başardım.Burdan çağrı merkezindeki tolga beye ve memleketteki haminneme selamlar. Bana şöyle yapın böyle yapmayın falan dedi. Güzelce anlattı. Bende uyguladım. Servisi yönlendiriyorum en yakın zamanda gelirler dedi. 

Ben de dedim ki ölmeyi beklerken gideyim de salonu toplayayım. "SALONU TOPLAYAYIM" Allahım ben neden böyleyim yaa...Bu kadın anamdan bana geçen genetik bir saçmalık mı özüm mü bu bilmiyorum.Ama ciddi ciddi salonu topladım. Nerdeyse toz da alıcaktım. Sonra cenazeme gelenler toz almadan ölmüş utanmaz kadın mı desinler. Eve temizlikçi çağırıp kadın gelmeden evi toplayan kadınlara kaba etimle gülerdim. Ben onlardan daha manyakmışım. ÖZÜR DİLERİM EVE KADIN ÇAĞIRMADAN TEMİZLİK YAPAN KADINLAR! siz benden daha normalsiniz. 

Ben salonda beklerken kocam da bana katıldı ve oturduk bekliyoruz. Sanki eve oturmaya gelmişiz haa çıksana balkona kapının önüne,bişey... Yok,öylece oturuyoz. O sırada telefonum çaldı. Servisten aradılar."Siz" dedi "emin misiniz gaz olduğuna? Bugün belediye kanalizasyonları ilaçlıyor. Evyelerden,klozetlerden hep kokular çıkar." Adam kaba etini kaldırıp gelmeye üşendiği için bizi arayıp böyle apuksapuk bahaneler söylüyordu. Adamı önce eşim sonra ben azarladık. "BİZ dedim ÖLÜYOZ" sen dedim ne diyosun? Telefonu kapatınca bi başım dönmeler bi gözüm kararmalar. En ufak kızının mahallenin güvercincisiyle kaçtığını öğrenen anne gibi bir haldeyim. Bayıldım,bayılıcam. Hiç de doğal bir gaz değilmiş diye düşündüm. Allah rusyayı kahretsindi. Doğalgaz rusyadan geliyordu ve ben rusya yüzünden ölüyordum...

5 dakika sonra kapı çaldı. Azarladığımız adam kapıdaydı. Elinde pos makinesi onun ucuna da hortum bağlamış gibi bi cihaz. Adam orayı ölçüyor yok, burayı ölçüyor evde gaz falan yok. Eşim iki katı da dolaştırdı. ve Adam "ben demiştim bu böcek ilaçı" dedi. O sırada içimden" rezil olduk " dedim.Hayır ölmüyorduk. Daha kötüsü rezil olmuştuk. ve ben biraz önce fenalaşıyordum,ortada fenalaşcak bir şey bile yokmuş nasıl modlara girmişim.
Adam bize doğalgaz abonesi diyordu. Adımla seslendi,nasıl ağrıma gitti,nasıl kırgınım.
Ama sonuç olarak bu macerayı da böylece atlattık. Amaçsız,sonuçsuz saçma salak bir macera,hepsi o komşu kılıklı kadın yüzünden.

Adam gidince sabah işten gelen kocam tabiki uyumaya geri gitti.
Ben de öyle kalakaldım. Dedim ki bari bir menemen yapayım.
Tüm bu olaylar canımı çok menemen çektirmişti. Ne zaman doğalgazdan zehirlensem menemen yerim. Vücuttaki doğal tüm gazları attırıyor. ŞAKA ŞAKA :D

Tarife gelirsek;

Malzemeler:
1-2 yemek kaşığı zeytinyağı
2 domates
1 büyük biber
1 yumurtanın sarısı

Yapılışı:
Isınmış zeytinyağında ince doğranmış biberler atılır. Biberler yumuşayınca rendelenmiş domatesler eklenir. Domatesin kokusu yayılınca yumurtanın sadece sarısı eklenir. Bir kaç kez yavaşça karıştırılır altı kısılır ve 2-3 dakika sonra hazır.
Eğer evinizde varsa üzerine biraz kaşar da rendeleyebilirsiniz.

Afiyet olsun:)































21 Aralık 2014 Pazar

Kahvaltılık Çiçek Poğaça

Biz küçükken ilkokulumuzun karşısında Orhangazi Unlu Mamulleri diye bir yer vardı. Poğaça börek ve bazen de döner satarlardı. Bir pastaneye göre fazla kasıntı bir ad. Ya aşırı kurumsallıktan ya da aşırı gamsızlıktan koymuşlar bu ismi bence.Şu an bile saçma geliyor. Çocukken daha aşırı saçma gelirdi.Bir keresinde sınıftakilere haydi unlu mamullere gidelim dedim diye bi hafta benimle dalga gectiler. O zaman dalga geçtiklerini bile anlamadım.Bunda alay edilcek ne vardı? Ama sıfatlarındaki pis gulusten anlıyordumツ Ama Unlu mamulun ne oldugunu ben ne bileyim,daha 2sene önce ogrendim. O zamanlar poğaçanın diger adı falan sanıyorumヽ(^。^)ノ Bu izbe mekan okulun karşı sokağında olduğu için teneffüste kantin yerine buraya kaçardık. Aman ne kaçış. Great Escape. Kaçış da şu:Nöbetçi öğrenciye hoca yolladı deyip çıkmak. Off nası senaryo ama imcepşım gibi. Bu başarılı kaçışlarımızda zenginler yarım ekmek döner fakirler poğaça alırdı. Pislik herifler kocaman ekmeğin arasına yarım kilo marul 3tane de tadı tavuktan çok beyaz peynire benzeyen bişey atarlardı.ve 1er lt. ketcap ve mayonez;tadaa hazır. Şu an yesem kusarım.o zaman bana dünyanın en cool yiyeceği gibi geliyordu. Adeta bir lazanya adeta bir orman kebabı adeta bir makarna bolonez...neyse bunlar döneri piyasanın 3katına satıyorlardı. Yani bi liralık doner 3lira.Herkes 75kuruşa çeyrek doner alıyordu. Çeyrek? Evet,biliyorum←_← Ben almıyordum. Çünkü çeyrek döner tam olarak bir ısırığımın yarısına tekabül ediyordu. Doymamam mumkun degil bir de canım daha fazla istiyordu. Bu yüzden bir farkındalık kampanyası başlatıp herkesi kuru uyuz tatsız tuzsuz içeriksiz poğaca almaya davet ediyordum. Davetime kanan gerizekalılarla bu tuhaf gıdayı çiğnemek icin litrelerce meyve suyu içiyorduk. İşte bu sabah yaptığım bu lezzetli pogacayı ısırmamla yurdumuzda bir övgü sözcüğü olan "hazır gibi""aynı pastane poğaçası gibi" olmuş diycektim ki sustum. Pastane pogacası bir hakaretti. Ev pogacası neydi ev pogcası emekti.
 Tarife gelince⇨

Hamur için Malzemeler
1 bardak sıcak su
1 paket yaş maya
Yarımşar bardak sut ve zeytinyagı
Mayanın beslenmesi icin 2-3 ymk kaşığı seker
4 çay kaşığı tuz
1 yumurta(akı içine,sarısı üstüne)
 Aldıgı kadar un

Harcı için 
8-10 dal maydonoz
1 su bardagı kırık peynir (ya da arzuya göre farklı bir peynir)

Üzeri icin
1 yumurta sarısı
1 dolu yemek kaşığı yoğurt
Susam
Çörekotu

Bu hamurun tarifini daha once BURADA vermiştim.Önce sıcak su ile şeker ve mayayı eritip 15 dk köpürene kadar dinlendiriyorduk.Sonra süt şeker yumurta akı ve alabildiğine unu ekleyerek yoğuruyor ve en az yarım saat dinlenmeye bırakıyorduk. Harç için kıyılan maydonozları peynirle karıştırılıyor.Ben şekil vermek için kurabiye kalıplarını kullandım. Hamurdan iki cherry domatesi buyuklugunde parça alarak su bardağı dibi kadar olacak şekilde elimle actırdım. Aralarına harctan koyarak kalıbı una bulayıp ustten bastırdım. Böylece alt üst de birbirine yapışmış oldu. Dibine yağlı kağıt serilmiş tepside yarım saat tepsi mayasını bekledim. Tabi bu sırada yoğurtlu yumurtalı harçtan sürüp çörek otu ekleyerek olayı tamamladım.
Önceden ısıtılmış 180° lik fırında 15-18 dakikada tamamdır✔

 Afiyet olsun ♨


20 Aralık 2014 Cumartesi

Ispanaklı Poğaça



Ispanaktan börek yapılır normalde onu biz de biliyoruz. Ama olay farklı bişey yapmakta. Mesela ot yemeyen bir çocuğa bunu sabah kahvaltısında yedirebilirsiniz. Ispanağın kendine münhasır bir tadı var. Diğer otlardan farklı. Kavurup yumurtalısı yapılır,kıymalı yemeği yapılır.Hatta salatası yapılır. Önce yapılan hazırlık süresinin pişme süresinden daha uzun olan bildiğim tek gıda. Yıkaması bi dert ayıklaması bi dert ama tavaya koyunca beş dakikada kendinden geçiyor. Sağı solu belli olmayan manyak bir ajussi gibi.Tarife gelince;

Malzemeler:

Burada yaptığımız açma hamurunu kullanıyoruz.

Harç:

1 yemek kaşığı tereyağ
1-2 yemek kaşığı zeytinyağı
Yarım kilo ıspanak
1 orta boy soğan
1 orta boy domates rendesi
1 er dolu tatlı kaşığı domates ve biber salçası
Tuz
Karabiber

Üzerine:

1 yumurta sarısı 
Çörek otu
Susam

Yapılışı:

Tavaya tereyağını koyup eriyince ince doğranmış soğanları ekleyerek karıştırıp karamelize ediyoruz. 
daha sonra domates ve salçaları bir kaş yemek kaşığı sıcak suyla eritiyoruz.ve üzerine yıkayıp temizlediğimiz ve soğuk suda beklettiğimiz ıspanakları ekliyoruz.
tuz ve karabiberle kavurup ıspanakları söndürdükten sonra sıcak suyunu ekliyoruz.
ve 15-20 dakika pişiriyoruz. Genişçe bir tabağa alarak soğumasını bekliyoruz.

Soğuyan harcı yuvarlak şekil verip ortasını açtırdığımız hamura bir kaşık kadar ekliyoruz. ve kapatıp harçlı kısmı alt tarafa gelecek şekilde tepsiye diziyoruz. Dizim bittikten sonra fırını 180 dereceye ayarlıyoruz.Tepsi mayası için yarım saat bekleyeceğimiz için poğaçalar şişecek. bu yüzden aralıklı en az parmak boşluk bırakarak dizmekte fayda var. Poğaçaların üzerine yumurta sarısı sürüyoruz. Tercihe göre çörek otu ve susam ekliyoruz.



Bon Apetit! :)




19 Aralık 2014 Cuma

Browni Tarifi



Bugün dolaba baktım. O bana baktı. Öyle bakıştık. Bir şeyler eksik bende diyordu. Aslında doluydu içi çok şükür ama. Meğersem tatlısını vermemişim hayvancağızın o yüzden mutsuzmuş. Evcil hayvanım,buzdolabı benim. Sade fakat tutkulu bir ilişkimiz var. 

Bu akşama aniden gelen bir kararıyla ve "pıttık" efektiyle browni yapmaya karar verdim.Benim aklıma bir şey gelince ampul yanmıyor. Pıttık diye ses çıkıyor.  

Ben Browninin evde yapılabilen bişey olduğunu sanmazdım. Seneler seneler önce bir gece bir radyo programında ev hanımının finali olan öğrenciler gelip yesin diye bir meydana browni bıraktım diye programı aramasıyla şoke olmuştum. Bu durum gerçek mi bilmiyorum ama bir şey gerçekti browniler...Ve evde yapılası mümkün, o çikolatalı, ağza yapışan,soğuk ve dolgun tatlı küçük browniler. Evet yeterince eziyet ettiğime göre tarife geçelim;


Malzemeler:

4 tane yumurta
1 su bardağı toz şeker
1 su bardağı sıvı yağ
1 su bardağı süt
50 gram kakao 
80 gram bitter çikolata (1 paket dikdörtgen olanlardan yani)
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
2 su bardağı un

Yapılışı:

Normalde tarifler için robot blender vs önermem. Metal gıdaların tadını bozup besin değerini öldürüyor. Ama browni yaparken hep robotumu kullanıyorum. Robotun kabına yumurta ve şekeri kırıp boza kıvamına gelene kadar karıştır tuşuna basıyoruz:D
Daha sonra içine sırayla yağı,sütü,benmari usulü erimiş çikolatayı ve kakaoyu ekliyoruz.buharıyla pişmeli.


Benmari nedir derseniz?

Altta kaynayan büyük tencerenin üstüne küçük ısıya dayanıklı bir kaba çikolataları kırıp yavaşça erimesini bekliyoruz. Ama üstteki kabın suya değmemesi gerekiyor altındaki suyun.



Bu malzemeleri de birbirine karıştırdıktan sonra bir buçuk su bardağı (yaklaşık 300 gram) ayırıp önce bir bardak un kabartma tozu ve vanilyayı ekleyip karıştırıyoruz. Sonra diğer bardak unu ekliyoruz. 

Ve önceden ısıtılmış 180 derecelik fırına dibi ve kenarları yağlanmış bir borcama harcı dökerek fırına sürüyoruz. 
Yaklaşık 40 dakika alıyor. Tabi ki fırından almadan temiz kürdan testiyle emin olunuz.

Fırından aldıktan sonra 5-10 dakika dinlendirip önceden ayırdığımız sosu yavaş yavaş dilimlediğimiz kekin olduğu borcama döküyoruz. Üzerine fındık,ceviz veya hindistan cevizi ekleyip bu tadı şenlendirebilirsiniz:)


Afiyet Olsun.


Pratik Tavsiye:

Kuru malzemeleri iki kerede katmak daha lezzetli olmasını sağlar.
Ve ununu koyduktan sonra metal kaşık ya da tel kulanmayıp tahta kaşık kullanarak genişçe karıştırmanızı öneririm. 

Ve dee pişirme süresinin 2/3 ünde fırının kapağını kesinlikle açmıyoruz.


16 Aralık 2014 Salı

Kahvaltılık Tereyağı



Malzemeler:


2 dolu yemek kaşığı oda sıcaklığındaki kaliteli tereyağı

1 orta diş sarımsak
 Dereotu(doğranınca 1 yemek kaşığını dolduracak ölçüde)


Yapılışı:

Sarımsağı rendeleyip dereotunu büyük bir şef bıçağıyla en küçük ölçüde doğrayın. ve bir tatlı kaşığıyla küçücük bir kasede eze eze birbirine yedire yedire karıştırın. Daha sonra elinizde alıp sıkıştırmadan yüzeysel olarak bir top şekli verin. Ve oldukça serin bir yerde saklamaya özen gösterin. Sarımsak olduğu için dışarıda maksimum birkaç gün bekler daha uzun süre için yapıyorsanız buzdolabında üzerine streç film veya kapaklı bir kasede saklayabilirsiniz. Şahsen ben öyle yapıcam çünkü bu hafta sonu misafirlerim var :) ve kız kardeşim buna bayılıyor. İlk deneme sürüşünü de onun üstünde yapmıştım,çok beğenmişti. Bunu fesleğenle de güzel olur ama kekikle veya maydanozla güzel olacağını sanmıyorum. 


Afiyet olsun :)




Hatta bu minnak kız benden geçen hafta özel istekte bulunmuştu "unnii patates salatasıııı" diye. Ben patates salatasını severim hep denerdim pek güzel olmazdı. Hem annemlerin hem de kayınvalidemlerin  gelip kalabalıkça güzel bir sofra kurduğumuz o gün patates salatası yapmıştım ve özendim diye midir nedir herkes çok beğenmişti. Hala söylerler.



O gün kurduğum bayram sofrası (temsili değil:)

 Bu yüzden aynı malzemelerle bir patates salatası sosu vereceğim.Burda tereyağı yerine tabiki hakiki zeytinyağı kullanılıyor yine yaklaşık miktarlarda dereotu var. tek fark sarımsak sadece soyulup sosa atılıyor. parçalayıp rendelemiyoruz. Amaç sarımsağın tadını değil esansını almak çünkü. Bunu uzun süre buzdolabında saklayabilirsiniz. Birkaç güne kendinden geçmez.Zaten soğuk bir sos patates salatasına daha çok yakışıyor. 24 Kitchen'da patates salatasını yabancı ülkelerde en çok barbekünün yanında kullandıklarını ama mayonez sosuyla yaptıklarını görmüştüm bir de kabuklarını soymuyorlar. İlginç. Muhtemelen o da çok lezzetli oluyordur. Bir gün deneyeceğim kesin!Bu arada patatesleri de hemen haşlayıp doğramak da çok iyi bir lezzet vermiyor.bir süre önceden haşlamak daha mantıklı.








Tekir Balığı Maceram

Bugün günlerden salı, Yani buranın tek ve en büyük semt pazarı günü. Eşim işe gidince uyuyamadım bende erkenden pazara çıkmaya karar verdim.Ve karar vermemle gelişen absürt olaylar birbirini takip etti. Hiç karar vermeseydim keşke.
Bugün  Hava da oldukça soğuk ve rüzgarlı. 1 haftada kurumayan çamaşırların 2-3 saatte kuruyacağı tarzda bir soğuk... 
Bayağı dolaştıktan sonra balıkçıların orda durdum. Tezgahlarda tupturuncu balıklar vardı.Turuncu benim zayıf noktam. Turuncu ve sevmediğim bir gıda yoktur. Balıkta da tercih ettiğim renk direkt turuncu.Bu yüzden hızlı hızlı yaklaştım ve gözüme kestirdiğim amcalardan birine şu kaça bu kaç diye sormaya başladım. Amca da bir garip çıktı. Bu kaça diyorum 1 buçuk kilosu 10 tl diyor. O kaça diyorum 2.5 kilosu 12 diyor.Ya bu nedir? Orda hızlıca hesaplamaya çalıştım ve tabi ki beynim yandı. Adam Ferman gibi bişey çıktı. O hesapları nasıl yapmış ya da benim tipimden "bu buçuklu alır" mı okunuyor? Dedim azcık vermiyor musunuz? "AZCIK VERMİYORMUSUNUZ"Nasıl cümle ama:D adam tipimi şöyle bi süzdü ve yarattığım "dilenci" imajı karşısında kafası karıştı. "Biz"dedi azcık satıyoruz. "OOH İYİYMİS" dedim. Nasılcümleama2... Artık oyalanma şansım kalmamıştı. Çünkü imajım dilencilikten mala kayıyordu. Kafamı çevirerek buçuklu da olsa hafızamdan söylediği en küçük rakamlı balığı hatırlayıp şundan yarım kilo dedim.ve söylediğim anda pişman oldum keşke karides alsaydım ama dedim olsun belki bu bigün bana geri döner.Fakat şöyle de birşey var kafamla gösterdim çünkü aşırı soğuk olduğu ve ekstremitelerim kangrenin eşiğinde olduğu için elimi cebimden çıkarma zahmetine girmedim. Girmediğim için adam poşete 2 tane alabalık doldurup tarttı. ve Hayır,istediğim bu değildi. 
Karşımda seçeneklerim vardı ya istediğim alabalıkmış gibi balığımı alıp uzaklaşacak ve günüme sakince devam edecek ya da bir Tarantino filmine dönen bu balık trajedisini yaşamaya devam edecektim. Tabi ki yine pişman olacağım bir şey dedim ve "AMCA DUR ONLARDAN DEĞİL NAH BU TURUNCUDAN VER BANA" Nasılcümleama3
Adam(tabiki söylenerek)poşetten çıkarıp tekirleri doldurdu. iste tekir temsili değil:
aynı barbuna benziyor tek farkı çenesinin altındaki konfüçyüs bıyığı ve mutsuz stili.


Amca tekiri tarttı ve bana uzattı bende parayı uzattım.20 tl uzattım bana 15 çevirmesi gerekirken 10 çevirdi. Dedim amca bu eksik. Cebini aradı sağa sola sordu,yok. Az ötedeki tezgaha gitti ve satıcı çocuğa çabuk bana 5 tl ver dedi.Daha 5 dakikadır tanışıyorduk ama adam benden bıkmıştı.5 tl midir 10 tl midir nedirse verip kurtulmaya çalışıyordu. Ve tabiki çocukta 5 tl yoktu. Kavga etmeye başladılar. Birbirlerine bağırıp sövüyorlardı. İşte ben ve yine olayların ortasındayım:D 
Orada yeni bir karar vermem gerekiyordu. Ya biraz daha balık alıp para mevzusunu çözecek ya da bekleyecektim. Kavga değişik geldi ve bekledim. Sonunda 5 tl mantarcıdan bulundu. Tam gidiyordum ki aklımda bir soru belirdi bu fırında mı daha güzel olurdu tavada mı beyinsel problemlerim olduğu için google yerine balıkçı amcaya sordum."SEN"dedi hiç yemek yaptın mı? "SEN"dedim benim kim olduğunu biliyor musun? yaz: birdelinintarifleri.blogspot.com 
adam cevap olarak tavada yap dedi.Reklamlar işe yaramıyor.Tamam dedim.Tam dönüp gitmek üzereydim kii(tabiki bu kadarla bitmedi:) "Amca"dedim bunları temizlediniz mi? "Hava,dedi çok soğuk" OHA demek istedim, diyemedim... Adam balıklarımı soğuk diye temizlemiyordu,üstelik adam balıkçıydı ve mesleki olarak benden tek üstün yanı balık temizlemesiydi bir de ben hayatımda hiç balık temizlememiştim.Orada gözlerim doldu. Adamın altında "FATALITY" yazıyordu. Bu ölümcül bir amcaydı ve ben canıma susamıştım. "Nasıl yapabilirim" dedim,amacım temizlik aşamasını öğrenmekti ama içli bir anımda olduğu için "Nasıl yapabilirim seni kalpsiz adam!"demişim etkisi yarattı. Adam da tedirgin oldu. Yanına çağırıp şırak şırak açıp temizliyordu bak şöyle bak böyle diyordu ama eğitimim hızıca sona ermişti. Hiç bir halt anlamadım ve amca "oo çok iyi bildim şimdi" falan diyerek oradan uzaklaştım.

 Eve geldiğimde balıkları temizlemedim adeta cerrahi müdahalede bulundum. yarım kilo balığı temizlemek 1 saatimi aldı. Üstelik evde yemeğim de vardı. Bu yüzden mısır ununa bulayıp buzdolabına atıp acil durum anı için sakladım başına bunca şey gelmiş bu tekirleri




Pişirdiğimde sunum resimlerini de ekleyeceğim. 

---Pratik not--- Balıkçı amcalara dikkat edelim,etmeyenleri uyaralım
bu arada:


15 Aralık 2014 Pazartesi

Zeytinyaglı Barbunya Pilaki



Malzemeler:



1 kilo barbunya

1 büyük veya 2 küçük havuç
1 büyük patates
1 orta boy soğan
1er dolu dolu yemek kaşığıyla
 domates ve biber salçası
 (veya 1 büyük boy domates rendesi)
Yarım paket tavuk bulyon
Soğan
2-3 yemek kaşığı zeytinyağı

Kaç kişilik: 3-4


Zeytinyağlıların içine uydurabildiğim kadarıyla hep patates ve soğan ekliyorum. O zaman barbunya olmuyor "pilaki" oluyor. Pilakinin de bir ağırlığı var yani sulu yemekler gibi değil mezeler gibi. Zaten çoğu pilaki birer mezedir. Ağzı doldurup yoğun bir tat bıraktığı için içkilerin yanında tercih ediliyor. Şahsi fikrim barbunyanın kuru fasülyeden daha güzel olması. Nedense bana öyle geliyor. Aynı ailenin çocukları,ikisi de zor pişiriyor ama benim favorim barbunya.Gelelim barbunyanın faydalarına;)



Yapılışı:
Barbunyanın kabuklarını soyup yıkadıktan sonra bir ön pişirim yapmak gerekiyor. Çünkü barbunya ilk pişirmede kara suyunu salıyor. o yüzden direkt yemeğin içine atmıyoruz hem kara suyunu salmasın hem de acısını bırakmasın diye. 
Ben bu süreci düdüklüde yapıyorum. Düdüklünün hızlı pişirme özelliği var biliyorsunuz. Saatlerce pişmeyen bakliyatları dakikalar içinde pişirebiliyor. Bende Fissler'in 6 ltlik vitaquick modeli var. Aklım çıkıyordu düdüklü tencerelerin patlaması yüzünden. Evime bile sokmam diyordum, ama biraz araştırınca sicili %100 temiz bu alman kalitesine ulaştım. Piyasadaki diğer düdüklülerden pahalı ama 10 yıl garantisi var. Zaten evladiyelik bir tencere. Bu yüzden kıydık paraya aldık. İyi ki aldık.



Neyse,tarife dönersek ben düdüklünün kapağı çıktıktan sonra 5-6 dakika kaynatıp süzgeçten süzüyorum adeta pişmiş gibi çıkıyor zaten.


Bu sırada tavaya bol zeytinyağını ve soğanları ekliyoruz güzelce karamelize edip renklerini soldurduktan sonra 10 ar dakika arayla önce havuçları sonra patatesleri ekliyoruz ve karabiberle tuzunu ekledikten sonra 5-10 dakika karıştırarak kavuruyoruz.




Sonrasında domates salçasını (veya domates rendesini)ve biber salçasını,yarım bulyon ile sıcak suyla ekleyerek karıştırıyoruz ve kaynamaya bırakıyoruz. en az 15-20 dakika barbunyalar eklenmeden yüksekçe bir ateşte pişiriyoruz.





 Barbunyaları, patates ve havuç pişmeye yakınken ekliyoruz ve hepsini son bir kez 10 dakika kadar orta ateşte pişirerek birbirine yediriyoruz.


Küçük Not:Barbunyanın tadını daha iyi anlamanız için her zeytinyağlı gibi sıcak değilken,ılıkken ve hatta soğukken tüketmenizi öneririm. 


---Pratik Tavsiye--- Zeytinyağlı yemeklerin içine 1 küp şeker atmayı ihmal etmeyin. Lezzetlerin kaynaşmasını sağlar.


Ve ana yemeklerde soğan tadını daha iyi versin diye az miktarda pişirecek de olsanız genişçe bir tencere etmenizi tavsiye ederim. Çünkü soğanlar ayrı ayrı pişip özünü salamaz yani üst üste gelirse karamelize olmaz aksine haşlanır.


Afiyet olsun :)





















Evde Kolay Ekmek Yapımı


Malzemeler:
Mayalı hamur(<----tıklayınız)
1 yumurta sarısı
Susam
hamura şekil vermek için 
birkaç kaşık un



Yapılışı:

Şurada bahsettiğim sürekli dolapta tuttuğum hamurumun başka bir marifeti daha! Normalde ekmek sadece un maya su ve tuz ile yapılır. Bizdeki malzemeler birkaç tane fazlaydı.İçinde bayatlamasını geciktirici etki yaratan süt ve bir de yumurta akı vardı. tabi mayanın kabarması için ilk önce eklediğimiz şekeri unutmamız lazım. Bu dediğim malzemeleri çıkarak daha sade,fırın ekmeğine yakın tadı olan bir ekmek elde edersiniz Ama burada tarifi olan hamuru kullanırsanız açma ekmek arası kendine münhasır bir tadı oluyor. Eşim de ben de çok seviyoruz. Genelde kendisi pazar sabahı ekmek almaya gitmeye üşendiği için bu tarif ortaya çıktı :) 

Hamur hazır olduğu için tek yapmak gereken tezgaha biraz un döküp şekillendirmek kalıyor. Mayalı olduğu için şekil vermek kolay diyemiyorun. Ama kafama takmıyorum. Mutlu bir teletabi gibi şişiyor nasılsa :D






Böyle parlak kahverengi sarımsı bir renk alması için ben yumurta sürdüm üzerine.ve de susam ekledim.Ve önceden 180 derece ısıtılmış fırına sürdüm. Siz üzerine eklediğim malzemeleri tercihe göre eklemeyedebilirsiniz. Üzerinde hoş lezzetli kendinden bir kabuğu oluşur.Ancak eğer eklemeden pişirecekseniz kabuk tuttuktan sonra(bu yaklaşık 12 dakika alır:) 150 dereceye düşürüp pişirme işlemine o ısıdan devam etmenizi öneririm.

Voila!


Afiyet olsun:)


---Pratik Tavsiye---
kabarmasını istediğiniz hamur işlerinizi pişirirken fırının içine ısıya dayanıklı bir kaba az miktar su koyarsanız buharlaşan suyla daha hızlı ve fazla kabarır.
Kabarması gereken; kek,hamur işlerinizin pişirme süresinde en az 2/3 lük kısımda kapağı açmamalısın. Bu fırının ısı kaybetmesine neden olur. Ve kabarmış malzemeler sönebilir.
Örneğin bu güzel ekmeğin pişme süresi (tabi çok pişmiş sevdiğimiz için biz) yaklaşık 20 dakika bu yüzden en azından 13-14 dakika kapağı açmamam gerekiyor. Tepsiyi çevirmem gerekiyorsa da bu süre bitince çeviriyorum






13 Aralık 2014 Cumartesi

Hamur Kızartması


Hamur kızartması benim için nostaljik bir tat.Çocukluğumdan beri menümüzde vardı. Babanem de annem de çok sık yapardı. Bizim evimizin yanında fırın vardı. Annem hamuruyla uğraşmazdı bu yüzden. Fırından bir iki ekmek hamuru alır ve onu bol kızgın yağda kızartırdı. Benim böyle bir şansım olmadığı için, ben hamurumu da kendim yapıyorum. Siz de kendiniz yapmak isterseniz BURAYA tıklayarak hemen herşeyde kullandığım hayat kurtarıcım,canım hamurumun yapılışına bakabilirsiniz.

Hem kahvaltıda, hem temizlik, alışveriş vs. sonrası yorgun olunan bir günde kahvaltılık ve güzel bir demli çayla çok iyi giden bir tarif :


Kaç kişilik:

Tam ölçü vermiyorum. İştahınıza ve siz kaç kişilik olmasını istiyorsanız ona bağlı:D Annem 4 kişilik için 2 ekmek hamurundan yapardı. Genelde kalırdı. ben linkteki hamurun 3te birini kullanıyorum.

Malzemeler:

Hamur
Tavada ısıtılmış sıvı yağ
Bir kase soğuk su ve bir tatlı kaşığı(sadece tatlı kaşığı o kadar:)

Hamuru elinizi ıslatıp parçalar halinde tavaya da atabilirsiniz annem öyle yapardı. Ama şekilleri göktaşı gibi oluyor öyle. Şahsen önermem. Üşenmeyenler için fotoğraflardaki gibi elinize büyük bir miktar hamuru alıp sıkarak üstten çıkarmanız gerekiyor. Daha sonra ıslak kaşıkla hamuru elinizden alıp tavaya bırakıyorsunuz. İki tarafını pişirince kağıt havlu gazete veya yağlı kağıda alarak servis yapmadan önce yağını çektirmeniz iyi olur.








Küçük Not:
İki kişiyle yapılınca daha kolay oluyor. Eller hep hamurlu olduğu için ve bu mama çabuk kızardığı için asistanınız sizin için çevirirse şahane olur.



Afiyet Olsun :)







Mayalı Hamur Yapımı


Pek çok tarifte kullanabileceğiniz bir mayalı hamur tarifi vereceğim. En güzel tarafı uzun süre buzdolabında saklayabilmeniz. Benim rekorum 10 gündü. Lezzetinden de hiçbir şey kaybetmemişti. Eğer--en azından soğuğunu güzelce muhafaza eden-- A++  bir buzdolabınız varsa size çok zaman kazandırabilir. Çünkü mayalı hamurun en zor kısmı bekleme süresidir. bir de bana tabi yoğurma kısmı zor geliyor. Çünkü maya olduğu için ununun kıvamını bulana kadar ellerim ağırlaşıyor:)  mayasız poğaçalarda veya kurabiyelerde böyle olmaz. hamurun kendi kıvamı olur. 


Eşimle,yeni evli olmamıza ve Akrabalarımızla aynı ilçede oturmamamıza rağmen,bizim her hafta en az bir misafirimiz olur. Kız kardeşim,görümcem veya annelerimizden birisi veya birkaçı :) bize gelir. Bizim onlara gittiğimizden daha fazla onlar bize geliyor. Aslında tam tersi olması lazım:d Ama sistemi böyle oturtturduk nedense. Bende severim sofralar kurmayı,hizmet etmeyi,beslemeyi :) bu yüzden plastik bir kapta kapağı kapalı bu hamurum dolapta hep durur. Sadece şekil verip pişirmek kalıyor ondan sonra.Tarife gelirsek;


Malzemeler:

1 paket yaş maya(40 gram) veya 3 paket instant kuru maya(1 paketi 10 gram oluyor)
1 su bardağı süt
1 su bardağı ılık veya sıcak su
1 su bardağından bir parmak az zeytinyağı veya sıvı yağ
4-5 silme yemek kaşığı şeker
1 yumurtanın beyazı(sarısını üzerine sürmek için ayırıyoruz)
Alabildiğine un(yaklaşık 500 gr yani 3 bardak civarı hatta ununuzun markasına göre değişebilen miktarda )
4 çay kaşığı tuz

Yapılışı:

Hamurumuz kabaracak bu yüzden buna göre bir kap tercih etmelisiniz. ilk önce bir paket mayayı (önceliğim yaş maya oluyor) elinizde parçalayarak kaba dökün. Daha sonra üzerine ılık su ve sütü ekleyin. Ve şekerini de ekleyerek hızlıca karıştırın. Amaç maya tanelerini kabın her yerine dağıtmak. Güzelce karıştırdıktan sonra kapağını kapatıp veya yoksa üzerine temiz bir bez örtüp
bu noktada bekliyoruz. Maillerinize bakın,bu tarz benimi izleyin veya çamaşırlarınızı asın :) yaklaşık 10-15 dk sonra kapağı kaldırdığınızda sıvı karışımın üst kısmının kaymak gibi köpük köpük ve ekstra bir tabaka aldığını göreceksiniz.
Bunun olması hamurda kalite sağlar. Daha sonra yumurta akını,tuzu,yağı da ekleyip karıştırın ve azar azar unu ilave edin, bir elinizle yoğurun diğeri un eklemek için temiz kalsın. Hamurun kıvamı elinizi bastırdığınızda hamurun yavaşça geri gelebileceği gibi olsun. Kulak memesi diyorum hem saçma sapan bir söz hem de istediğimiz ondan çok daha yumuşak bir kıvam olması,çünkü kabarması için hamurun biraz gevşek olması lazım. BU k-noktadan sonra eğer hemen yapacaksanız kaloriferin veya çalışan fırının yanı kabı bırakmak için iyi bir seçim olurdu. Ama aceleniz yoksa direkt buz dolabına da kaldırabilirsiniz. Fakat kaloriferin yanında da olsa en az 45.dkya ihtiyaç var.
İşte önce ve sonra; TAA-TAAA







Küçük Not:
Hamur işlerinize katı yağ/tereyağı koyarsanız kıtır kıtır
sıvı yağ/zeytinyağı koyarsanız yumuş yumuş olur;)


Pratik Tavsiye:

Malzemeleri mikserde veya robotta karıştırıp parçalamamanızı öneririm. Aynı şeyler kekler için de geçerli. Özellikle metal ile temas hususunda pek çok vitamin ve minerali öldürdüğü gibi unu çok şiddetli dağıttığı için kekin de diğer hamur işlerinin de tam kapasiteli kabarmasına engel oluyor. 

Poğaçalarınızın üzerine yumurta çörek otu susam heatrickini yapmadan bir çay kaşığının ucuyla oda sıcaklığında kalmış tereyağ dokundurun.İnanılmaz bir fark yaratıyor.